Heungbu ve Nolbu – İki Kardeşin Hikayesini Anlatan Ünlü Kore Masalı!
İki kardeşin hikayesinin anlatıldığı ve neredeyse her Koreli’nin bildiği Heungbu ve Nolbu masalını duymuş muydunuz?
Uzun zamandır blogda Kore kültürüne ve edebiyatına ait daha çok yazıya yer vermek istiyordum. Daha önce Kore kültürünü tanıtmak için hazırladığım “Kore Atasözleri ve Türk Atasözleri Arasındaki Benzerlikler” ve “Kore Kuruluş Efsanesi” gibi yazılar büyük bir ilgiyle okunmuştu. Bunun yanında Kore edebiyatında önemli bir yer tutan öykülere yer veren “Kore Öyküleri” kitabının incelemesi de sevilen yazılardan biri olmuştu. Bu yüzden bu tarz kültürel-edebiyat yazılarını artırmak istiyordum.
Kore dizi tanıtımları, yorumları derken bu yazıları ertelemek zorunda kalmıştım. Ancak bu yazıların büyük bir merakla takip edildiğini ve yenilerinin beklendiğini biliyorum. Bu yüzden Kore Kültür ve Edebiyatı severleri daha fazla bekletmek istemedim ve sizler için ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir yazı hazırladım. Az önce bahsettiğimiz gibi daha önce burada Kore efsaneleri ve öykülerine yer vermiştik. Bu hafta ise en az önceki yazılar kadar, hatta belki daha çok, ilginizi çekecek bir şeyden bahsedeceğim. Bir Kore masalından!
Bu yazıda sizlere, neredeyse her Koreli’nin çocukluğunda dinlemiş olduğu bir Kore masalı ndan bahsedeceğim!
Masallar neredeyse her ülkenin, her kültürün sahip olduğu bir değer. Hemen hemen tüm dünya ülkelerinin, kültürlerinin kendilerine ait masalları var. Farklı kültürlere ait bu masallar bazen anlattıkları şey, verdikleri mesaj itibariyle birbirine çok benziyor. Hatta bazen, “Aa, bu masal bizde de yok mu?” dememize bile sebep oluyor. Ancak benzer konulara bile sahip olsalar bu masallar her zaman kendi kültürlerine ait karakteristik özellikleri de taşıyor.
Neredeyse her masal içinde yetiştiği kültüre ait çeşitli özellikleri taşır. Bu yüzden bir kültürü tanımanın en kolay yollarından biri de şüphesiz o kültüre ait masalları okumak, dinlemek. Bundan dolayı bende bu yazıda sizlere ünlü bir Kore masalından bahsetmek istedim: Heungbu ve Nolbu! Biri iyiyi, diğeriyse kötüyü temsil eden iki kardeşin hikayesini anlatan bu masal, en popüler ve önemli Kore masallarından biri. Öyle ki ülkede bu masalı bilmeyen neredeyse hiç kimse yok! Her Koreli en az bir kez bu masalı dinlemiş ve şimdilerde de çocuklara anlatılmaya devam ediyor.
Peki, Heungbu ve Neungbu masalı neyden bahsediyor?
Sizler için birçok farklı kaynaktan yararlanarak bir Heungbu ve Neungbu derlemesi hazırladım. Ben bu masalı okurken de yazarken de çok keyif aldım. Umarım sizler de aynı şekilde keyif alarak okursunuz. Ayrıca masalı okuduktan sonra bununla ilgili birçok ilgi çekici bilgiye de ulaşabilirsiniz. Bu masalı Kore Kültürü’nde bu kadar önemli bir yere sokan ne? Bu masal ile okurlara, dinleyicilere verilmek istenen nedir? Bütün bunların cevaplarına ve kısa bir Heungbu and Nolbu animasyonuna yazı sonunda ulaşabilirsiniz! Keyifli okumalar~
Heungbu ve Nolbu Hikayesi
Bir zamanlar bir köyde Heungbu ve Nolbu isminde iki kardeş yaşarmış. Bu iki kardeşin karakterleri birbirinden çok farklıymış. Küçük kardeş olan Heungbu yumuşak kalpli, düşünceli ve kibar biriyken ağabeyi Nolbu ise tam tersine oldukça kaba ve kötü kalpliymiş. Bu iki kardeş her ne kadar farklı karakterlere sahip olsalar da babalarının yanında hep birlikte yaşamaktalarmış. İkisinin de eşi ve çocukları varmış. Bu şekilde yaşamlarını sürdürürken bir gün babaları vefat etmiş. Babaları öldükten sonra ondan kalan evi ve malları paylaştırma işi, evin büyük oğlu olan Nolbu’ya düşmüş. Böyle görevler evin en büyük oğullarına verilirmiş. Ancak açgözlü Nolbu ne evi ne de diğer malları kardeşi Heungbu ile paylaşmak istememiş. Para vermediği gibi, Heungbu’yu ve ailesini evden kovmuş. Heungbu ne kadar yalvarsa da ağabeyini ikna edememiş ve birkaç parça eşyalarıyla birlikte kendilerini sokakta bulmuşlar.
Heungbu’nun hepsi küçük yaşta olan bir sürü çocuğu varmış. Heungbu, eşi ve çocukları gidecekleri bir yer olmadığı için bir süre sokakta yaşamışlar. Yatabildikleri yerlerde uyuyor, bir parça yiyecek bulurlarsa hep birlikte yiyorlarmış. Nihayet bir gün yıkık dökük bir ev bulup onun içinde yaşamaya başlamışlar. Bu evin her yerinden içeriye soğuk hava giriyormuş. Bu yüzden Heungbu ellerindeki tek battaniyeye bir sürü delik açmış. Eşi, kendisi ve çocukları bu battaniyenin içine giriyor ve sadece kafalarını dışarı çıkartıyorlarmış. Bu şekilde çok zor da olsa soğuk geceleri atlatmayı başarmışlar.
Soğuğa bir çare bulsalar da açlığa bir çare bulamamışlar. Paraları olmadığı için biraz pirinç bile alamıyorlarmış. Heungbu çalışmak için bir sürü yer gezse de iş de bulamıyormuş. Karşısına çıkan tek iş ise, zenginler yerine dayak yemesi olmuş. O zamanlar insanlar bir suç işlediklerinde dayak yeme cezası alabiliyorlarmış. Suç işleyen bir zengin de Heungbu’dan onun yerine dayak yemesini istemiş. Ancak Heungbu’nun eşi bunu kabul etmemiş. Bu yüzden Heungbu iş aramaya çıktığı günler de eli boş bir şekilde eve dönüyormuş. Son çare olarak ağabeyinin kapısını çalmaya karar vermiş.
Ne yapacağını bilemeyen Heungbu, ağabeyinin evinin yolunu tutmuş.
Heungbu, eskiden babası ve ağabeyiyle yaşadıkları evin kapısına gitmiş. Ağabeyine durumunu anlatmış. Çocuklarının açlıktan ölmek üzere olduğunu söylemiş. Ancak Nolbu bir kuruş bile para vermek istemiyormuş. Bütün paranın onun olduğunu, Heungbu’ya verecek parası olmadığını söylemiş ve onu bir kez daha evden kovmuş. Heungbu ne yapacağını bilemez bir şekilde evden bahçeye çıkmış. Bahçeye çıktığı sırada burnuna çok güzel bir koku gelmiş. Heungbu yavaş yavaş kokunun geldiği tarafa doğru ilerlemiş. Az sonra karşısına Nolbu’nun eşi çıkmış.
Kadın koca bir kazanda pirinç pişiriyormuş ve bu güzel koku da oradan geliyormuş. Heungbu bunu görünce bir de yengesinden yardım istemeye karar vermiş. Ona da çocuklarının aç olduğunu, biraz pirinç verip veremeyeceğini sormuş. Ancak Nolbu’nun karısı da en az Nolbu kadar kalpsiz ve açgözlüymüş. Mutfağına pis kıyafetlerle girdiği için Heungbu’ya çok sinirlenmiş ve elindeki kaşıkla Heungbu’nun suratına bir tane yapıştırmış. Bu kaşık, kadının pişirdiği pirinci karıştırdığı kaşıkmış, bu yüzden Heungbu’ya vurduğunda zavallı adamın yüzüne birkaç pirinç tanesi yapışmış. Evde açlıktan ölmek üzere olan çocuklarını düşünen Heungbu suratının acısını hissetmemiş bile. Hatta Nolbu’nun eşine diğer yanağına da vurması için yalvarmış. Yanağına yine pirinç taneleri yapışırsa bunu eve götürebilmeyi hayal ediyormuş. Heungbu diğer yanağına da bir kaşık yedikten sonra boynunu bükerek evinin yolunu tutmuş.
Boynu bükük bir şekilde evine dönen Heungbu, yolda yaralı bir kırlangıçla karşılaşmış.
Eve dönerken Heungbu’nun karşısına ayağı yaralı halde bir kırlangıç çıkmış. Kırlangıça bir yılan saldırdığı için hayvancağız yaralı bir halde yerde yatıyormuş. Merhametli ve iyi kalpli olan Heungbu bunu görünce dayanamamış ve zavallı kuşu evine götürmüş. Heungbu’nun aynı onun gibi iyi yürekli olan eşi ve çocukları da bu kırlangıcın durumuna çok üzülmüş ve birlikte ona bakmaya başlamışlar. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Kırlangıç iyileşmiş, iyileştikten sonra da Heungbu’nun onun için yaptığı yuvadan ayrılıp uzaklara doğru uçmuş. Heungbu ve ailesi kırlangıcın gitmesine üzülseler de iyileştiği için çok sevinmişler. Onu güzel dilekler eşliğinde ailecek uğurlamışlar.
Bir gün bahçelerine sürpriz bir konuk çıkagelmiş.
Heungbu ve ailesi açlık ve soğukla savaşırken mevsimler geçmiş ve ilkbahar gelmiş. Bir sabah bahçelerinde bir kuş olduğunu görmüşler. Bu kuşu hemen tanımışlar, bu bir sene önce hayatını kurtardıkları kırlangıçmış. Hepsi, kırlangıcın bunca zaman sonra evlerini nasıl bulduğuna çok şaşırmış. Ama bir yandan da onu tekrar gördükleri için sevinçliymişler. Kuş, Heungbu ve ailesinin yıkık dökük evinin bahçesine bir balkabağı tohumu bırakmış. Heungbu ve eşi bu tohumu görünce hem sevinmişler hem de kırlanıca teşekkür etmişler. Onu hemen bahçelerine ekmişler.
Ertesi sabah Heungbu ve çocukları bahçeye çıktıklarında gördükleri şey karşısında gözlerine inanamamış. Daha çok kısa bir süre önce ektikleri balkabakları meyve vermiş. Hem de balkabaklarının her biri devasa boyuttalarmış! Heungbu ve eşi bunu görünce çok sevinmişler, hemen bir tanesini kesip aç olan çocuklarına yedirmek istiyorlarmış. Hepsi karınları doyacağı için çok heyecanlıymış. Hemen büyükçe bir bıçak alıp şarkılar eşliğinde bir kabağı kesmeye başlamışlar. Kocaman kabağı kesmek çok kolay olmamış ancak nihayet kesmeyi başarmışlar.
Kabaktan çıkan şey tüm aileyi şaşkınlığa uğratmış.
Kabağı keser kesmez inanılmaz bir olay olmuş. Kesilen kabağın içerisinden bir sürü eşya çıkmış. Bunların arasında giysiler, battaniyeler, dolaplar, yataklar ne ararlarsa varmış. Daha sonra bir diğer kabağı kesmişler. Bundansa altınlarla dolu bir sandık çıkmış. Diğer balkabaklarında da durum farklı değilmiş. Birinden türlü türlü yiyecekler çıkmış, diğerindense bir sürü yardımcı insan. Bu yardımcılar kısa süre içinde Heungbu ve ailesinin evini onarmış, harika bir yer haline getirmiş. Balkabaklarının içinden çıkan şeyler sayesinde Heungbu ve ailesinin hayatı birden bire çok güzel bir hale gelmiş. Çocuklar artık aç değilmiş, diledikleri gibi yiyip oyunlar oynuyorlarmış. Bunu gören Heungbu eşi de çok mutlu oluyorlarmış.
Heungbu ve ailesinin birden bire zenginleşmesi bütün köyde duyulmuş. Heungbu’nun paragöz ağabeyi de bu haberi alanlardan biriymiş. Heungbu’nun bu kadar zengin olması onu hiç sevindirmemiş, tam aksine kardeşini kıskanıyor ve onun hırsızlık yaptığı için zengin olduğunu düşünüyormuş. Bir süre sonra merakına dayanamamış ve ne olduğunu öğrenmek için Heungbu’nun evine gitmiş. Heungbu bunca zaman sonra ağabeyini görünce çok şaşırmış. Onu evinden kovduğu için kırgın olsa da evine davet etmiş. Nolbu hemen Heungbu’ya nasıl bu kadar zengin olduğunu sormuş. Onu hırsızlık yapmakla suçlamış. Heungbu bu duruma çok üzülmüş, hırsızlık yapmadığını söylemiş ve başından geçenleri anlatmış. Bir kırlangıça yardım ettiğini ve onun getirdiği tohumla ilgili tüm hikayeyi ağabeyine anlatmış. Bunu duyan Nolbu içinden türlü planlar kuruyormuş, bir an önce eve gidip olayları eşine anlatmak ve o da zengin olmak istiyormuş. Heungbu’nun evinde bunları öğrendikten sonra Heungbu’dan biraz hazine alıp evinin yolunu tutmuş.
Heungbu ve Nolbu oturup kırlangıcın hikayesini konuştuktan sonra Nolbu evine dönmüş.
Nolbu’nun açgözlü karısı da kocasını bekliyormuş. Nolbu eve gelir gelmez öğrendiği tüm hikayeyi karısına anlatmış. İkili zengin olmak için bir plan yapmış ve hemen uygulamaya başlamışlar. Önce bir kırlangıcın evlerine gelmesini beklemişler. Uzunca bir bekleyişten sonra nihayet bir kırlangıç gelmiş ve çatılarına yuva yapmış. Zavallı kırlangıcın başına geleceklerden haberi yokmuş. Nolbu ve karısı bir süre kırlanıcı izlemişler. Ancak bu durumdan ikisi de hiç memnun değilmiş. Çünkü kırlangıç gelmiş olsa da bahçede yılan falan yokmuş. Heungbu’nun anlattığı hikayeye göre kırlangıcı iyileştirmeleri gerekiyormuş. Bu yüzden Nolbu ve eşi bir an önce kırlangıcı iyileştirmek istiyorlarmış fakat bunun için önce kırlangıcın yaralanması gerekiyormuş.
Açgözlü Nolbu daha fazla beklemek istemiyormuş. Kendisi bir şeyler yapmaya karar vermiş ve gidip bir yılan yakalamış. Yılanı kırlangıcın hemen yanına koymuş ki kuşu ısırıp yaralayabilsin. Ancak yılan kırlangıcı değil Nolbu’nun elini ısırmış. Bu durum Nolbu’yu iyice sinirlendirmiş. Artık daha fazla sabrı yokmuş, hemen kırlangıcı eline almış ve zavallı hayvanın bacağını kırıvermiş. Bir kaç saniye sonra da sanki kendisi yapmamış gibi hayvanın bacağını iyileştirmiş. Nihayet istediği olduğu için memnunmuş, şimdi tek yapması gereken kırlangıcın uçup onlara bir tohum getirmesini beklemekmiş.
Nolbu’nun bahçesindeki kırlangıç da bir süre sonra iyileşmiş. Zavallı hayvan hızla bu evden uzaklaşmış ve uzaklara doğru uçarak gitmiş. Nolbu ve karısı her gün sabırsızlıkla kırlangıcın geri gelmesini bekliyorlarmış. Yiyecek yemekleri ve bir sürü paraları olsa da Heungbu ve ailesinin zenginliğine sahip olmak istiyorlarmış. Sahip oldukları hiçbir zenginlik onlara yetmiyormuş. Nihayet ilkbahar geldiğinde onların baktığı kırlangıçta geri dönmüş. Aynı Heungbu’nun anlattığı gibi bir de tohum atmış bahçelerine. Nolbu ve karısı sevinerek almışlar tohumu. Hemen dikmişler bahçelerine. Uzun zaman beklemek istemedikleri içinde bol bol sulayıp gübre vermişler. Onların balkabağı da bir süre sonra devasa balkabakları vermiş. Nolbu da karısı da kahkahalar atıyor, zengin oldukları için çok seviniyorlarmış.
Balkabakları büyümüş büyümesine, ancak içinden çıkan şey karı kocayı dehşete düşürmüş.
Hemen koca bir bıçak bulup kabaklardan birini kesmeye başlamışlar. Kabak o kadar zor kesiliyormuş ki uzun süre uğraşmaları gerekmiş. Nihayet kabağı kesmeye başarmışlar ancak içinden çıkan şey onları çok şaşırtmış. Balkabağını keser kesmez içerisinden korkunç bir şey fırlamış. Bu güçlü bir yaratık olan Goblin’miş. Kabağın içinden fırlayan Goblin, Nolbu ve karısına bir sürü laf sayıyor bir yandan da onları devasa sopalarla dövüyormuş. Nolbu ve karısı her yerleri acı içinde kıvranmış, bu olana hayretler ediyorlarmış. Goblin gittikten sonra ağrı içinde doğrulmuşlar, Heungbu’nun yalan söylediğini düşündükleri için ona çok sinirlilermiş. Ama hala kesmedikleri kabaklar varmış. Az önce olanların kabağı yanlış kestikleri için olduğunu düşünmüşler ve hemen bir balkabağını da kesmişler.
Bu sefer de kabağın içerisinden bir sürü kaba adam çıkmış. Sinirle Nolbu’ya yaklaşıp onu tehdit etmeye başlamışlar. Nolbu’nun onlara borcu olduğunu söylüyorlarmış. Nolbu bunu kabul etmese de zorla bir sürü parasını alıp uzaklaşmışlar. Bu durum Nolbu’yu iyice sinirlendirmiş. Karısı artık korkmaya başladığı için durmak istese de Nolbu hemen bir balkabağını daha kesmiş. Bir hazine sandığı bulmadığı sürece durmak istemiyormuş. Kestiği kabaklardan eli sopalı adamlar çıkmaya devam etmiş. Bu sefer Nolbu’nun oğlu da dayak yemiş ama çocuğunun acılar içinde kalması bile Nolbu’yu durdurmamış. Nolbu yine durmamış ve son kabağı da tüm gücüyle kesmiş. Son kabaktan ise bir sürü pislik çıkmış. Bu pislik kısa süre içerisinde içindeki her şeyle birlikte Nolbu’nun evini kaplayıp yutmuş. Nolbu ve ailesi kendilerini zor kurtarıp dağlara kaçmışlar. Hem evlerini kaybetmişler hem de üstleri başları pislik içerisinde kalmış.
Evini ve tüm eşyalarını kaybeden Nolbu’nun gidecek yalnızca bir yeri kalmış.
Ne yapacaklarını bilemez bir halde bir süre öylece durmuşlar. Ancak kalacakları bir yere ihtiyaçları varmış, ayrıca yiyecek bir lokmaları bile kalmamış. Hemen Heungbu’nun evine gitmeye karar vermişler. Heungbu ağabeyi ve ailesini kapısında perişan olmuş şekilde görünce çok şaşırmış. Hemen onları evine almış, yemeğini paylaşmış. Onlara evinde yaşamaları için izin vermiş. Bütün bu olanlardan sonra Nolbu çok utanmış. Kardeşine yaptığı şeyler için pişman olmuş. Böylece iki kardeş ve aileleri yine bir evde birlikte yaşamaya başlamışlar.
Aradan yıllar yıllar geçmiş. Heungbu’nun çocukları da torunları da aynı onun gibi güzel bir yaşam sürmüşler. Onlarda Heungbu gibi iyi kalpli, fedakar ve cömertlermiş. Bu yüzden ellerindeki şeyi paylaşmaya ve insanlara yardım etmeye devam etmişler. Böylece Heungbu’nun hikayesi nesiller boyunca anlatılmış, herkes Heungbu’yu tebessümle anmaya devam etmiş.
Heungbu ve Nolbu Hikayesi Hakkında İlginç Bilgiler;
Kore masalları arasında önemli bir yere sahip olan Heungbu ve Nolbu, Joseon Hanedanlığı Dönemi’nde ortaya çıkmış.
Birbirinden çok farklı iki kardeşin hikayesini anlatan Heungbu ve Nolbu masalını okuduk. Şimdi, bu masalın Kore Kültürü’ndeki yerini anlamak için biraz da hakkındaki bilgilere bakalım. Heungbu ve Nolbu hikayesi ilk kez Joseon Hanedanlığı Dönemi sonlarında ortaya çıkmış. Kore Tarihi’nin önemli bir bölümünü kapsayan ve neredeyse 500 yıl süren bu dönemde, Heungbu ve ağabeyinin hikayesi anonim olarak anlatılırmış. Uzun yüzyıllar boyunca sözlü olarak anlatılan bu hikaye yaklaşık 200 yıl önce yazıya geçirilmiş.
Bu ünlü masal, uzun yıllar Pansori şeklinde halkla buluşmuş.
Heunbu ve Nolbu hikayesinin Pansori kaynaklı bir hikaye olduğu düşünülüyor. Bir nevi Kore Operası olarak da görebileceğimiz Pansori; müzik ve dans eşliğinde bir hikayenin sözlü olarak anlatılmasıdır. Bu müzikli tiyatrolar, Joseon Dönemi‘nde başlangıçta daha çok halkın karşısında sergilenirmiş. Bir davulcu ve bir de şarkıcıdan oluşan sanatçılar, dönemin ünlü hikayeleri başta olmak üzere çeşitli hikayeleri bu şekilde sergilermiş. Heungbu ve Nolbu hikayesi de uzun yıllar bu şekilde sergilenmiş.
Bu güzel Kore Masalı ayrıca birçok farklı esere de uyarlanmış.
Yüzyıllar boyunca Pansori‘lere konuk olan, kulaktan kulağa anlatılıp neredeyse 200 yıl önce yazıya geçirilen hikaye birçok esere de uyarlanmış. Öncelikle, bir çocuk masalı olarak adlandırılan Heungbu ve Nolbu hikayesi hakkında onlarca hikaye ve masal kitapları yazılmış. Bu kitaplar yalnızca Kore Edebiyatı’ndan çıkmamış, farklı ülkelerde bu ilginç ve ünlü hikayeyi kendi ülkeleriyle buluşturmuş. Heungbu ve Nolbu hikayesi yıllar içinde animasyon ve filmlere de uyarlanmış, birçok tiyatroya da konu olmuş. Tüm bunların yanında bu masal zaman zaman Kore Cumhuriyeti posta pulları üzerinde de yer almış.
Hikaye, Joseon Hanedanlığı Dönemi’nde yaşanan ortak sıkıntıları da konuk ediyor.
Heungbu ve Nolbu masalı, birçok farklı kültürün masallarında karşımıza çıkan bazı ortak mesajlara sahip. Bu masalda iyi kalpli, dürüst ve fedakar olan Heungbu; iyiliği ve iyileri temsil ediyor. Tam tersi karaktere sahip olan Nolbu ise kötülüğü ve kötüleri. Açgözlü, bencil, yalancı ve bir türlü doymak bilmeyen Nolbu önce kardeşine eziyet ediyor. Elindekiler yetmiyor bir de daha fazlasına sahip olmaya çalışıyor, bu süreçte de elinde ne varsa kaybediyor. Hikayenin sonunda ise, neredeyse her masalda olduğu gibi, kötü olan Nolbu cezalandırılıyor ve sahip olduğu her şeyi kaybediyor. Heungbu ise bir ömür sıkıntı çekmeyeceği bir yaşama kavuşuyor.
Bilinen birçok ünlü masalda da ne olursa olsun iyiler en sonunda hep mutlu oluyor, kötüler de hak ettikleri cezayı alıyorlar. Bu bakımdan Heungbu ve Nolbu ; dürüstlüğü ve iyiliği öğütleyen, ahlaki değerleri vurgulayan bir masal. Kötülüğün cezasız kalmadığını gösterdiği gibi, iyiliğin de karşılıksız kalmadığını gösteriyor. Kırlangıç, gördüğü iyiliği unutmuyor ve Heungbu ve ailesine tohum getiriyor. (Kırlangıcın hikayesiyle ilgili anlatılan, yukarıda bahsetmediğim, farklı şeyler de var. Bundan da az sonra kısaca bahsedeceğim.) Fakat, Heungbu ve Nolbu hikayesi ni, Kore masalları içerisinde önemli bir yere koyan bir konu da toplumda görülen bir sıkıntıya da parmak basması.
Joseon Hanedanlığı Dönemi’nde, büyük erkek evlatlar aile içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Joseon Hanedanlığı Dönemi’nde ailenin özellikle büyük erkek evlatlarının sözleri ve fikirleri aile içerisinde çok önemsenirmiş. Bu durum günümüzde de birçok ülkede aynı şekilde devam ediyor. Ancak, o zamanlar bu durum toprak paylaşımları gibi konularda da çok öne çıkıyormuş. Aynı Nolbu’nun, Heungbu’nun hakkının üzerine konup onu vermemesi gibi, haksız paylaşımlar halkın önemli bir sorunuymuş. Zaten maddi durumu iyi olmayan halk bir de böyle şeylerle karşılaşınca açlık ve sefaletle yüzleşmek zorunda kalıyorlarmış. Bu yüzden bu hikaye genel anlamda adaletsizliği ve kötülüğü eleştirdiği gibi, bu adaletsizliği vurgulamasıyla da önemli bir yere sahip.
Hikayenin farklı versiyonlarında kırlangıcın çok daha renkli bir hikayesi var.
Ben yararlandığım kaynakların çoğunda, uçup giden kırlangıcın yolculuğu hakkında detaylı bir bilgiye rastalamadım. Bu yüzden yalnızca tohumu getirmesinden bahsettim. Ancak, elbette bu masalın da farklı versiyonları, bazı yönlerden daha zengin olan şekilleri var. Bunlardan bazılarında da kırlangıcın hikayesinden bahsediliyor. Anlatılana göre, Heungbu ve ailesinin bakıp iyileştirdiği kırlangıç onlara çok büyük bir minnet duyuyor. Bu yüzden zamanı geldiğinde yuvadan ayrılıyor ve Kırlangıçlar Ülkesi’ne uçuyor. Burada Kırlangıçlar Kralı ile buluşuyor ve ona başından geçenleri, ne kadar iyi bir insanla karşılaştığını anlatıyor. Bunu duyan kral da Heungbu’nun kendi türüne olan iyiliğini karşılıksız bırakmamak için, kuşa bir tohum veriyor. İşte bu tohum da Heungbu ve ailesini sefaletten kurtarıyor. Nolbu’nun eziyet edip bacağını kırdığı kırlangıç da aynı şekilde kralın yanına gidiyor. Bu kötü insanı anlattığındaysa yine bir tohum alıyor. Bu sefer tohumun nelere sebep olduğundan yukarıda bahsettik.
Heungbu ve Nolbu hikayesi İngilizce ve Korece başta olmak üzere birçok dilde kısa animasyonlara uyarlanmış!
Bu ünlü hikaye bir çocuk masalı olarak adalndırıldığı için birçok kısa çizgi filmi, animasyonu da yapılmış. Bu animasyonlar çocuklar için hazırlanan görüntülü ve sesli masallar şeklinde. Ben birçoğunu inceledim, hepsi güzel çizimlere ve ilgi çekici bir anlatıma sahip. Sizler için bir Korece bir de İngilizce videoyu ekliyorum!
En popüler Kore masalları arasındaki Heungbu ve Nolbu hikayesinin sonuna geldik.
Evet, nihayet yazımızın sonuna geldik. İki kardeşin hikayesini anlatan bu masal, en önemli Kore masallarından biri olduğu için ilk önce onun hakkında yazmak istedim. Sizlere dümdüz bir Heungbu ve Nolbu Türkçe çevirisi sunmak istemedim. Bu yüzden hem masalı kendim farklı kaynaklardan okuyup derledim, hem de yine aynı şekilde birçok kaynaktan okuduğum bilgileri sizinle paylaşmak istedim. Umarım sizler de bu masalı keyifle okumuşsunuzdur:)
Bu şekilde Kore masalları yazılarının devamının gelmesini ister misiniz?
Heungbu ve Nolbu hikayesini daha önce duymuş muydunuz? Sizce bizim masallarımıza benziyor mu? Lütfen yazıyı buraya kadar okuduysanız yorum yapmayı unutmayın. Sizlerin değerli yorumlarını merakla bekliyorum. Ayrıca, eklemek istediğiniz bir bilgi ya da görüş ve önerilerinizi de çekinmeden yazın lütfen! Yeni yazılardan anında haberdar olmak için bloğa mail adresinizle kolayca abone olabilirsiniz. Abone olmak için “Abone ol” kutusuna mail adresinizi yazmanız yeterli!
Not: İnternette yer alan neredeyse bütün Heunbu and Nolbu resimleri hikaye kitaplarından alınma. Bu yüzden, telif hakları dolayısıyla ben yazımda çok az resim kullanabildim. Merak edenler internette yer alan bu resimlere bakmayı unutmasın, çok güzel çizimler var!
Kaynakça: (kaynak 1 , kaynak 2, kaynak 3, kaynak 4, kaynak 5)
Bu yazıda kullanılan tüm resimler alıntıdır ve bir kısmı Kang Yoon Jeong’un eserinden alınmıştır.
Crash landing on you’da geçmişti. Çok güzel bir yazı olmuş. Ben çok beğendim. Resimler indirilebilir olsaydı ayrıca güzel olurmuş.
Cok tesekkur ederim. Ben de cok isterim ancak sitedeki yazilarin calinmamasi icin kopyalamayi engelledim. Bircok blogger arkadasin basina gelmis; calmislar yazilarini. Internette harika resimler var, onlara da bakin:)
Çok güzel bir masalmış…
Ben de cok sevdim:)
Çok güzel ve ders verici bir masal, bu tarz yazılar gerçekten güzel oluyor. Çok emek harcamışsın devam edersen sevinirim 🙂
Gerçekten vakit ve emek isteyen bir yazı oldu ama sonucu ben de beğendim. Uzun süredir bu tip yazıları artırmak istiyordum İnş daha sık yayınlayacağım. Çok teşekkürler yorumunuz için:)
Ne kadar güzel bir hikayeymiş. Uzun bir yazı ama akıcı olmuş. 🙂
Farklı coğrafyaların insanları olarak aslında birbirimizden çok farklı gibi görünsek de bi o kadar da benzer ve ortak yönlerimizi bulmak mümkün. Gerçekten de içinde tanıdık öğeler barındıran güzel bir masal. Emeğine sağlık, güzel bir iş çıkartmışsın.
Gercekten oyle. Insanlar cok farkli yerlerde de yasasalar hep benzer seylerden yakinmis, mutlu olmuslar. Sanirim ne kadar benzedigimizi masallari incelerken de gorebiliyoruz. Cok tesekkur ederim:)